Genel seçim atmosferinde siyaset notasını oldukça yüksek bir tondan çalan CHP İlçe Başkanı Berker Esen, sonuçların ardından derin bir sessizliğe büründü. Politik tansiyonu yükseltebilecek çok fazla siyasimiz olmadığından Esen, gündem için kıymetli bir aktör esasen. Genç yaşına, sahip olduğu deneyime göre de beklentileri aşan bir düzeyde CHP'nin ilçe başkanlığını yürütüyor, hakkını teslim etmeli. Hani diyorlar ya Türkiye geneli için “CHP'nin genel başkanı olmak çok zor iş” diye, Silivri'de İlçe Başkanı olmak da keza aynı şekilde zorlayıcı bir pozisyon kuşku yok ki.
Genel seçim sonuçlarının ardından yazılı bir değerlendirmede bulunan CHP'nin İlçe Başkanı, genel iktidar beklentisinin gerçekleştirilememiş olmasından doğan, hayal kırıklığını kendini nadasa çekerek atlatmaya çalıştı. Sonra Kaan Göktaş'la yaptıkları bir canlı yayın esnasında “İnanıyorum ki Genel Başkanımız Kurultay'a partiyi taşır ve aday olmadan görevi devreder” minvalinde enteresan bir açıklamaya imza attı. CHP için bile sınırları zorlayan bu beyanın gölgesinde İlçe Başkanının değerlendirmelerini, Perşembe günü can kulağı ile dinledik.
Basın toplantısında yerel iktidar ile alakalı anlamakta güçlük çektiği konuları basın mensuplarına sıralayan Esen'in sözleri, başkalarının tutarsızlıklarından dem vuruşuna şahitlik ederken soramadığım soruyu sizinle paylaşayım. Peki, nasıl oldu bir ay önce bizi Türkiye'yi emanet etmek için en doğru kişi diye ikna etmek için canla başla çalıştığınızı söylediğiniz Kemal Kılıçdaroğlu, haftalar içinde CHP'yi yönetmeye dahi yeterli görmediğiniz birine dönüştü!? Tutarlılık dersi için yanlış zaman siz de yanlış insansınız bu durumda sanki.
Beni Kemal Kılıçdaroğlu'na oy verme konusunda, Berker Esen ya da CHP İlçe Başkanlığının yaptıkları çalışmalar değil, insani duruşu ikna etti. Ancak partili olmayan bu kadar insanı ikna eden liderlerin kendi örgüt ve yönetici tabanının gözünden bu denli kolay düşürülmesi CHP açısından son derece kaygı verici.
CHP'deki parti içi demokrasinin neye mal olduğunu görünce diğerlerinde bu özelliğin olmamasına şükrediyor insan ne yazı ki!
Dönelim basın toplantısına…
Açıklamaları haberlerinden merak edenler okumuştur ya da okur. Ben sahnede Belediye Başkan Adaylığından gönlünü o yola bırakarak ayrılmak durumunda kalan bir ilçe başkanı ve bunun rahatlığında CHP'nin iki gözde belediye başkan aday adayı gördüm. Bora Balcıoğlu daha çok gönüllere hitap etse de mantık bas bas Melih Yıldız diye bağırıyor. Balcıoğlu seçimin gerçekliğinden giderek kopuyor izlenimini uyandırırken, amacına körü körüne bağlılığı artıyor. Melih Yıldız'ın kendine güvenli tavırlarından da eser kalmamış. Esen'in yok olan şansı, CHP Grup Başkanlığı ile rakipleri arasında öne çıkma pozisyonunu ve psikolojisini sağlamlaştırması beklenirken sanıyorum kulislerde yoğun olarak konuşulan yakın dostu Doruk Bulut'un Belediye Başkan Adaylığı olasılığı aklını kurt gibi kemirmeye başlamış bile.
CHP'nin ortaya koyduğu son dönem stratejisi mevut Başkan Volkan Yılmaz'ı aşağı çekme, yaptıklarını ve şahsını itibarsızlaştırma olarak öne çıkıyor. Övecek halleri yok da, yermek ne kadar işe yarar hep birlikte göreceğiz.
Volkan Yılmaz, zorlu bir rakip. CHP'liler kendi iç savaşlarından arta kalan güçle onunla baş edemezler. Bunun için sadece CHP'nin içindeki savaşı sona erdirmek değil, karşılarında dimdik duran Cumhur İttifakına karşı Silivri'de en azından İYİ Parti ile bir anlaşma zorunlu görünüyor. İYİ Parti biraz dişli bir aday çıkardığı anda CHP için iktidar hayali dahi son bulur.
CHP'nin 2024 derdi Silivri'den çok İstanbul olacağı için bu noktada da farklı dengeler devreye girebilir.
Uzun lafın kısası CHP, Yılmaz'ın incilerini dökmek için uğraşacağına kendi gücünü bir an önce toparlamalı.